SORU: Her ilişki kurtarılabilir mi, yoksa doku tipi önemli mi?
CEVAP:
USTA: Şimdi, doku tipi çok tıbbi bir terim oldu!
-Yani ruh uyumu diyelim, ten uyumu diyelim? Emek midir yani işi yürüten yoksa bir uyum da olması gerekli midir? Yani, arabayı modifiye edebilirsin, evi tamir edebilirsin de insan konusunda bunu uygulamak düz mantıkla baktığımda mekanik bir şey gibi geliyor! Bir sürü insan var; arkadaşlarımız, dostlarımız ve gördüğüm ilişkileri insanların kötü gidiyor. Bu ilişkilerin hepsinde belki bir potansiyel vardır da o potansiyele ulaşmak çok zor. Her insan, her ilişki ve her durum üzerinde uğraşılarak bu noktaya getirilebilir mi?
USTA: Bir; benim anladığım şekilde mekanik görünüyor olabilir. Zaten günlük hayatlarınıza bakın kendinizin ve herkesin tüm ilişkileri mekanik değil mi? Tamamı mekanik. Kimin ne yapacağı önceden biliniyor. Bir söz söylemeden karşı tarafın ne tepki vereceğini biliyor. Biri birine sarılırken daha sarılmadan onun nasıl bir tepki vereceğini ezberden biliyor. Zaten mekanik bir durum. Bu yeni bir şey değil. Zaten mekanik haldesiniz. Belki de bu mekanizmanın dışına çıkmanın yolu; hatta belki değil kesinlikle ortada bir ilişki varsa kurtarılabilir. Ama acıklı kısım şu: Soruyu sorarken şunu görmüyorsun; “ben biriyle kurtarılabilecek bir ilişki içinde miyim” ya da “bunun adı hakikaten ilişki midir?”
Benim zaten renk uyumu, doku uyumu, ten uyumu, ruh uyumum yoksa onunla zaten niye beraber olayım ki? Kendi kriterine göre sen o uyumu gördüğün için ordasın ve kurtarmaya çalıştığın ilişki bir şekilde devam ediyor. Ya da edemiyor! O uyum orada değilse zaten o ilişkiyi niye yürütmeye çalışıyorsun ki? Bu, eziyetten başka bir şey değil. Dokun uymuyorsa, tenin uymuyorsa, kokun uymuyorsa, ruhun uymuyorsa ne işin var onunla? Ya da onun seninle ne işi var? Kurtarmaya çalıştığına göre demek ki o uyum orada. En azından o uyumun potansiyeli orada. Sadece nasıl olacağını bilmiyorsun. Nasıl olacağını kestirmedin ya da yöntemlerin yanlıştı veya adı her neyse. Ama zaten uyum yoksa ya da uyum potansiyeli yoksa buna bir ilişki diyemezsin ki! En kibar tabiri ile ticaret diyebilirsin. Daha ağır sözler ve tabirler de kullanabilirim bu durum için ama kullanmayacağım. Ticari olarak sen biri ile berabersin demektir. Bu iş bildiğin “ticaret”tir ve kötü anlamda bir “ticaret”tir. Her ilişki kurtarılabilir. Her bir ilişki kurtarılabilir eğer ortada bir ilişki varsa. Geçtim ilişkiyi eğer bir ilişki potansiyeli varsa kurtarılabilir. Kurtulur. Doğru çaba ile kurtulur. Ama bahsettiğim kriterler ortada yoksa o ilişkinin ya da ilişki adı altında orada olmasının bir anlamı yoktur. Çünkü ortada bir ilişki yoktur. Tenin uymuyor, kokun uymuyor, dokun uymuyor, ruhun uymuyor! Ne işin var öyle bir insanla ya da onun seninle ne işi var?
Sen kötüsün ya da o kötüdür diye söylemiyorum. Ne işin olabilir ki? Bu ilişki değildir. Bu başka bir şeydir. Adı her neyse ama ilişki değildir. Sen bir insanla berabersen, insan olarak ilişi standartlarım; benim anladığım ya da benim uyguladığım standartlara göre; zaten benim tenim, kokum, dokum, ruhum en azından potansiyel olarak uyuyordur. Tam yüzde yüz eşleşme söz konusu değilse bile, yüzde yüz eşleşme potansiyeli ordadır diye bir insanla beraber olurum ve ona ulaşmaya çalışırım. O yüzde yüz her ne ise! Tamamı her ne ise! Zaten böyle bir şey görmüyorsam o insanla niye beraber olayım ki? Bir sürü insan tanıyorsun hayatın boyunca, hangi biri ile berabersin? Çok küçük bir kısmıyla! Neden tanıdığın her insanla bir ilişki denemedin? Zaten başta o potansiyeli o uyumu görmedin. Potansiyelini görmedin yani mümkün değil dedin kendi kriterlerine göre çoğunlukla konu açılmadı bile. Ama şu anda bir ilişki içindesin. Neden? En azından potansiyelini gördüğün için bu ilişkinin içindesin. Tabii bu da kurtarılabilir. Kurtarmaktan her ne kastediyorsan bu mümkün. Ama bunun için ortada bir ilişki olması lazım. İlişki nedir? En azından potansiyel orada olmalıdır. Uyum potansiyeli. O yoksa zaten yaptığın şey baştan yanlış. O ilişki dediğin şeyin orada olmaması gerekir. İlişi dediğin şeyi hayatında tanıdığın herkeste değil sadece onda deniyorsan…
Örnek; bin kişi tanıyorsundur yakinen. Bin kişinin içinde 1’ini seçtiysen bir nedeni vardır. O da bin kişiyi tanıyordur ama seni seçmesinin bir nedeni vardır. Zaten bu durumdaysanız, her şey ‘senin tabirinle’ kurtarılabilir. Kurtulmak her ne ise! Kurtarmaktan her neyi kastediyorsan o mümkün. Ama tamamen farklı gerekçelerle sen bir insanla berabersen zaten bu bir ilişki değildir. Bu paylaşım değildir. Bu başka bir şeydir! Bu duruma ben en hafif tabiri ile “ticaret” diyorum.
Kesinlikle insan ilişkileri özellikle günümüzde mekaniktir. Hatta kullandığın arabadan, kullandığın cep telefonunun tepkilerinden daha kesindir ilişkilerin yürütülmesi. O kadar mekaniktir ki! Telefonun bazen sana ne sinyal vereceğini bilemiyorsun. Ya da ansızın donup kalıyor. Fotoğraf çekmeye çalışıyorsun başka bir yere gidiyor. Seni şaşırtabiliyor telefonun. Araban da öyle. Sen bir şey yapıyorsun, araba başka bir tepki veriyor. Araban seni şaşırtabiliyor. Televizyonun seni şaşırtabiliyor. Sesini kısmak için kumandaya basıyorsun, başka bir şey oluyor. Ama dikkatli bakarsan ilişkide olduğun kişi seni şaşırtmıyor. Yüzde yüz kesinlikte ne yapacağını, ne tür tepki alacağını biliyorsun ve yüzde yüz kesinlikte o da senin ne yapacağını, ne tür tepki vereceğini biliyor. Bayağı mekanik bir şey! Şaşıramayacak kadar net. Günümüz ilişkilerinde şaşıramazsın ki! O kadar iyi biliyorsun ki, o kadar mekanik ki! İki kere iki 4. Bitti. Matematik kesinliğinde net. Kimse iki kere iki eşittir dört nokta 3 olabilir diyemiyor. Niye? O kadar net çünkü matematik. Günümüz ilişkileri de bu matematik kesinliğinde net.
Ne zaman işte yetinmekten geçinmeye transfer edebilirsin kendini ve partnerini işte o mekanikliğin dışına çıkarsın. Coşku dediğim şey budur. O sürekli bir şeyleri değiştirir ve öngörülemez hale getirir ve bu seni daha da coşturur. Ne olacağını bilmiyorsun. Bir partnerin var mesela ve sabah nasıl kalkacağını bilmiyorsun. Coşku budur! İyi mi kalkacak? Kötü mü kalkacak? Aç mı kalkacak? O sabah soğuk kahve mi içecek sıcak kahve mi içecek? Sigara yakacak mı yakmayacak mı? Seni güler yüzle mi karşılayacak yoksa donuk bir suratla mı? Sana sıkı sıkı sarılıp öpüp koklayacak mı yoksa sarılıp öpüp bırakacak mı, ya da sırtını sıvazlayıp yürüyüp gidecek mi? Mekanik olmayan bir ilişki budur! Ama sen partnerinin her sabah nasıl uyandığını biliyorsan bu bir ilişki değildir zaten. Mekanik bir hadisedir bu! Biri vardır hayatında, seni hiç şaşırtmayan ve coşturmayan.
Mesela şöyle bir senaryo kursam: Diyelim takribi 6 yıldır biriyle birliktesin. Altı yıllık bir ilişkin var diyelim. Her akşam o yatağa girip uyuyorsun ve her sabah uyanıyorsun. Bu hep böyle. Şöyle bir ihtimal olsa mesela; herhangi özel olmayan bir gece, sıradan, tamamen sıradan bir gün, o gün hiç özel bir şey olmamış, her şey aynı; yani bu 6 yıllık rutin ne ise devam ediyor. Gecenin saat 3’ünde seni uyandırsa, omuzlarından sarsarak ya da nazikçe. “Ben çok sıkıldım. Dışarı çıkıp hava almak istiyorum ama yanımda sen de ol istiyorum” dese, “Çıkıp gezsek mi şimdi? Sen ve ben. Sadece ikimiz. Şehir uyuyorken şehri gezsek mi acaba?” dese ne hissedersin?
-Mutlu olurum!
Bu seni coşturur. Öngörmediğin bir şey olduğu için. Bunu her gece yapsa sana. Her gece seni uyandırıp gidip gezelim dese. Bu senin rutinin olsa ve bir gece dese ki, “Bu gece yatalım. Hiçbir yere gitmeyelim” bu defa da ondan mutlu olursun.
İşte demek istediğim şey bu; öngöremezsin! Mekaniğin dışına çıktın artık. Öngörmediğin şey seni coşturur. Bu kadar basit! Öbür türlüsü zaten aynı işte yahu! Yumurtanın tadı her zaman aynıdır. Çocukken yediğin haşlanmış yumurta ile bugün yediğin yumurtanın tadında bir değişiklik var mı? Mesela bir gün yumurtayı kırsan, yesen ve portakal tadı gelse ne hissedersin? Bak bu uçuk bir örnek ama bunu düşünürken senin yüzün gülüyor! Ya da bir muz soydun, ağzına attın ama bitter çikolata tadında. Ama muz! Görüntüsü, kokusu bildiğin muz. Isırdın bir de baktın ki tadı bitter çikolata gibi. Ne hissedersin? Sana ne yapar bu? Ya da daha yakın bir örnek vereyim. Her sabah kahvaltı hazırlıyorsun. Kahvaltı hazırladın ve partnerinle –hayat arkadaşınla – yoldaşınla oturdunuz ve bu kahvaltıyı yiyorsunuz. Normalde yer bitirir eline sağlık der. Ama bu defa ansızın dursa, ellerini kavrayıp onları öpse ve “Bu muhteşem ellerle, bu güzel kahvaltıyı hazırladın bana. Teşekkür ederim” dese ne hissedersin? Sana ne yapar bu?
-Coşturur
Ama bugüne kadar bu hiç olmadı ve bunun olmayacağına da eminsin çünkü mekanik bir ilişkin var. Kahvaltıyı hazırlarsın, beraber yersiniz, sonunda da eline sağlık denir, konu kapanır. Menaniktir ilişkiler. Dahasını aramak dediğimde o dahasını ararsa bir yerlerde bunu bulur ve görür. Bunu yapabilirim der. Bu bir örnekti. Bunun gibi gün içinde 100 örnek bulabiliriz. Bunu yaparsa sen artık başka bir şeye dönüşürsün. Senin hazırladığın kahvaltı da başka bir şeye dönüşür. Bu da onu gördüğü zaman, yani standart ve mekanik kahvaltıdan başka bir şey geldi önüne; ha ben kendimi böyle ifade ettim ve karşılığında bu sunuluyor, bu defa daha yaratıcı eylemler içine girecek. Çünkü bu kahvaltının daha iyisi var. Bunu biliyor artık. Sen de ellerinin öpülmesinden daha iyisinin olduğunu biliyorsun.
Bak küçücük bir yaratım, onun küçücük bir yaratımı seni daha iyi bir kahvaltı yaratmaya ikna etti ve sen daha iyi bir kahvaltı yarattın; o daha iyi yarattığın kahvaltı onun daha yaratıcı bir şekilde coşmasına neden oldu, o onu yaptığında sen bu defa daha da yaratıcı bir kahvaltı yapmaya giriştin. Dahası her ne ise… Çünkü yaratmaya başladınız bir şeyleri. Bir kahvaltıdan yola çıktık. Bir kahvaltıdaki tek bir hamle tüm ilişkiyi değiştirebilir. Dahasına ulaşmak için yapılmış küçücük bir hamle. Standart, hiçbir özelliği olmayan bir kahvaltıda yapılmış küçücük bir hamle; bırak ilişkiyi kurtarmayı; durumu onun da ötesine taşır. İlişin öyle bir şeye dönüşür ki tarihe geçersiniz. Öyle bir ilişkiye dönüşür ki tarih kitapları şöyle yazar: “Bir zamanlar falanla falan vardı ve şöyle bir ilişki yaşadılar” diye. Okullarda ders olarak okutulur. Küçücük bir hamleden bahsediyorum. Mekaniğin dışına çıkmış küçücük bir hamleden bahsediyorum.
Mantıksız geliyor mu size bu? Ulaşılmaz geliyor mu? Basit bir emek. Öyle dağları delmeye falan gerek yok. Sadece onu coşturacak bir hamle. Onun senin hayatında olmasını takdir ettiğini gösteren bir hamle. Herhangi bir hamle. Bu, iki taraf için de geçerli. Kahvaltı bir örnekti.
Sürekli yaptığın şeyler vardır. Sen onlardan birinde onun beklemediği bir tepkiyi versen, takdir anlamında. Sürekli o da bir şeyler yapıyordur. Sen kahvaltı hazırlıyorsun o da kendince ilişkinizdeki gidişata göre senin adına ya da sizin adınıza bir şeyler yapıyordur. Hiç öngörmediği bir hamle yapsan. Bu kadar basit bir hamle! O daha coşmaz mı artık? Artık daha iyi yapıyor olmaz mı her ne yapıyorsa? Hatta onunla beraber yaptığı diğer şeyleri de daha iyi yapmaya başlamaz mı? Çünkü farlı bir şey görüyor artık sende. Onurlandı! Birinin hayatındayım ve yaptığım her neyse onu takdir etti diye. Bu onur onu coşturmaz mı? Onun coştuğunu görünce, bu defa sen onu daha da onurlandırmaz mısın?
Rol yapmak anlamında değil, -mış gibi yapmak değil. Birini kandırmaktan falan bahsetmiyorum. Gerçek anlamda böyle olduğunu söylüyorum. O insan yaptığı her şeyi dahasıyla yapmaya başlayacak. O daha yaptıkça, sen daha takdir edeceksin. Sen dahasıyla yaptığında o daha takdir edecek. O daha yaratıcı olacak, sen daha yaratıcı olacaksın. Sonu var mı bunun? Yok! Kulağa ne kadar hoş geliyor! Sonu olmadığını bilmene rağmen, o merdivenleri çıkmaktan daha güzel bir şey olabilir mi? Çünkü her attığın basamak daha keyifli, daha güzel.
İlişki kurtarılabilir eğer ortada bir ilişki varsa ve basit bir hamle ile yapılabilir. Çok basit! Mekaniğin dışına çık. Hepsi bu!
Her şeyi geçtim. Sen sıkılmadın mı? Her şeye aynı tepkiyi vermekten sıkılmaz mı insan? Bu bir komedi filmini her gün görüp gülmeye benzer. Bir gün sıkılırsın artık gülmemeye başlarsın. Dünyanın gelmiş geçmiş en muazzam komedi filmi olsa bile bir süre sonra sıkılırsın. Aynı bu örnekte olduğu gibi karşı tarafı da sen sıkıyorsun. Çünkü o kadar öngörülebilirsin ki! Herhangi bir hamle yapmadan karşı tarafın tam olarak ne yapacağını, ne söyleyeceğini, ne hissedeceğini yani tüm tepkilerini ezberden biliyor. Sıkıcısın. Çok sıkıcısın. Seninle yaşamak kâbus olmalı! Ki kâbus! Partnerin de sıkıcı. Onunla yaşamak da kâbus olmalı! Ve kâbus!
Kurtarmaktan her ne kast ediyorsan; ilişki varsa kurtarılabilir. Daha ötesine de gidilebilir. Basit hamleler lazım. Mekaniğin dışına çıkmak lazım. Bunu yapabilirsen, bunu yapmaya gönlün varsa; çünkü bu yapılamayacak bir şey değil. Bu, uzaya mekik atmak kadar hassas bir şey değil. Örnekledim. Çok basit bir hamle ile her şey değişebilir. Bunu yapmaya senin niyetin, gönlün varsa; hayatını birleştirdiğin kişi, hayatını paylaştığın kişi, hayat yoldaşın ya da ilişkide olduğun kişi; adı her ne ise, onun da buna gönlü varsa; küçücük bir hamle ile her şey değişebilir. Domino taşlarının yıkılması gibidir. Bir taşa dokunursun milyarlarcası bir şekle dönüşür. Onun gibi tek bir hamleye bakar. O hamleyi yaptın mı gerisi gelir. Ama niyet olacak. Ama gönül olacak.
Biraz da emek. Minicik. Minnacık şeyler. O minnacık şeyler büyür. De ki, şu an bir mutfakta oturuyoruz ve sen mutfak evyesinin tapasını kapat. Su da musluktan damlasın. Damla damla. Eninde sonunda burayı su kaplayacak. Yavaş ve emin adımlarla. Ama sonunda o mekânı su basar mı? Basar. Bu mümkün. Damla ile bunu yapmak mümkün. Ha! Sen buna daha çabuk ulaşmak istiyorsan çeşmeyi daha da açarsın. Ne kadar çok açarsan çeşmeyi, mekânı o kadar çabuk ele geçirir su.
İlişki kurtulur. Niyet olacak, gönül olacak iki tarafta da. Çok az da emek. Çok az emek ilişkiyi kurtarır. Süresini harcayacağın emek belirler. O emeği artırdıkça süre kısalır. Akşamdan sabaha bile değişebilir. Senin tabirinle kurtulur. O kadar kısa sürede mükemmel dediğin yere ulaşabilir bir ilişki. Ama o seni tatmin etmez. Onu gördükten sonra dahasını isteyeceksin. İstemelisin de zaten. Dahası varsa ona ulaş. Daha güzele sahip ol. Niye olmayasın ki?
İlişini kurtar bence. Eğer doku uyumun varsa, ilişkini kurtar. Yoksa; dokunaklı yap!
Bu konuda başka sorusu olan var mı?
- İlişki mekanik bir hale geldiyse o gerçek bir ilişki değil midir?
USTA: Hayır! Günümüzdeki tüm ilişkiler mekanik. İlişki tanımınız bu. Eğer ten uyumu, doku uyumu, ruh uyumu yoksa ilişki değildir dedim.
- Şimdi uzun süreli ilişkilerde bu daha net anlaşılabilir. 5 sene 10 sene evlilikler. Denir ki bu kadar süre evli kalabildiğimize göre belli bir uyumumuz var. En azından bu şartlarda bile bir şeyleri değiştirebiliriz. Şöyle bir şey de var ama; insanlar genelde karşılaşırlar, birbirlerinden hoşlanırlar, uyum yakaladığını düşünür ama o ilişkilerin çoğu sonunda sarpa sarar!
USTA: Hepsi!
- Bu sefer bir paradoks oluşmuyor mu? Ben neye göre uyumlu olduğumu düşünüp bir ilişkiye yatırım yapacağım?
USTA: İşte söylüyorum! O niyet ve gönül varsa. Gönülden kastım bütün o senin geliştirdiğin parametreler her ne ise ona bakmaktır. “Ben bu insanla beraber miyim? Beraberim. Beraber olmayı arzuluyor muyum? Arzuluyorum. Bu insanla beraber olmak benim için iyi bir fikir mi? Ya da, adı her ne ise ben bunu istiyor muyum?” istiyorsam, demek ki benim bu insanla bir şekilde bu ilişki dediğim şeyi güzel bir halde kotarmam gerekiyor. Doğru mu? Doğru. Bu muhakemeye gönül diyorum. Gönül bunu diyorsa ortaya niyet çıkar. Evet, şimdi kolları sıvayıp bunu deneyimleme zamanı.
- İnsan ilişkileri genelde bu şekilde düzeltilebilir mi? Arkadaşlık ilişkileri de dâhil olmak üzere?
USTA: Kesinlikle!
- Çünkü benim hayatıma binlerce insan girdi çıktı. Arkadaşım diyebileceğim bir iki kişi var. Ama orada paradoks dediğim kısım şu: Bazı insanları tanıdığımda bana çok iyi, yakın, samimi insanlar olarak geldiler ama o insanlarla bir zaman sonra bu işin olmadığını gördüm. Bazıları baştan kafama uymadı, sonradan çok iyi dostluklarım oldu. O ilişkiye yatırım yapmak neye göre diye soruyorum.
USTA: İşte o gönüle göre. Senin parametrelerin ve kriterlerin ne ise ona bakıyorsun. Bu insanı arkadaşım olarak hayatıma sokmalı mıyım?
- Benim parametrelerim sağlıklı çalışmıyor mu o zaman?
USTA: Tamam da sen sadece olayın %50 kısmına bakıyorsun. O da seninle arkadaşlığa istekli mi? Öyleyse olur. Bu durumda o ilişki de mekaniğin dışına çıkıp düzeltilebilir.
- Yani diyorsunuz ki; çaba sarf ederek her insanla ilişki kurtarılabilir.
USTA: Kesinlikle! Bak sana şu örneği vereyim: “Bermudalı Bektaşi”yi tanıyor musun? Bak! Yüzün gülüyor. O insanı ilk tanıdığında, “Benim bu insanla ne işim var?” diyordun. Bak şimdi adını duyunca yüzün gülüyor. Demek istediğim bu. Parametrelerin sürekli değişebilir ki! Söz konusu olan insansa, insan sürekli değişen bir yaşam formu. İlk gördüğün insanı ne kadar tanıyabilirsin ki? Sen kendini ne kadar tanıyorsun? Ya da diyelim 6 yıllık bir ilişkin varsa, 6 yıldır beraber olduğun insanı ne kadar tanıyorsun aslında? Başından beri anlattığım potansiyelin orada olduğuna ikna isen, en azından ‘bu o kişi olabilir’e ikna isen; parametrelerin, kriterlerin onun onu karşıladığını söylüyorsa, ki bu gönüldür, o zaman da niyet devreye girer. Niyet devreye girdiği zaman, “Bu insan hayatımda olmalı.” Eş olarak, dost olarak, arkadaş olarak, adı her ne ise… Niyet devreye girdiği an ortaya emek çıkar. Ortaya emek çıktıktan sonra, ilk başta “ben bu insanla bir şey paylaşamam” dediğin kişinin adını duyunca gülersin işte böyle! Onun hayatında olması hoşuna gider!