Kendimi bildim bileli yüreğimde bir boşluk, bir açlık vardı ve ne yaparsam yapayım o boşluk hiç dolmuyordu. Her şeyi heyecanla denedim. Yaşam koçları, kitaplar, araştırmalar, toplantılar… Ama hiçbiri bendeki boşluğu doldurmanın yanına yaklaşamadı. Artık yurtdışına gitmeye karar vermiştim, uzaklara, ne aradığımı bilmediğim bir şeyi bulmaya. Kararımı verdiğim anda ve beni hiçbir şey durduramaz dediğim anda, karşıma Usta Yusuf Gönenoğlu çıktı (hem de burada, yaşadığım ülkede). Benim kurtarıcım oldu. Usta’yla karşılaştıktan sonra yaşadıklarımı anlatmaya kelimeler yetmiyor. Bir gün bana, “Hayatı yaşamak deneyimlemekle olur, kitaplardan okumakla değil, kitaplar yetersizdir” demişti. Kendime giden yolu kelimelere dökmeye yeterli olabilecek miyim bilmiyorum ama deneyeceğim.
Yolculuğum Usta’m Yusuf Gönenoğlu’nu tanıdıktan sonra başladı. Bir gün bir arkadaşım bana şöyle dedi; “ Gel de seni bir gerçekle tanıştırayım. Bir şey anlatamam, kendin görmen lazım”. Daha önceden o kadar çok hayal kırıklığına uğramıştım ki, şüpheci davrandım ama yine de gittim. Çok önyargılıydım ama boşluğu doldurmak için yardıma ihtiyacım vardı. Mutluluğumu anlatamam, gidip Usta’yla tanışmak bugüne kadar yaptığım en değerli şeydir. Önce bana neler olduğunu anlamadım. Ama vaktimin çoğunda O’nu, ne dediğini ve sonraki toplantıyı düşünürdüm. Anlattığı bazı konular, beni, tam yüreğimin ortasından vururdu. Çoğu zaman sövüp koşarak kaçasım geliyordu ama ruhum bana engel oluyordu. Fark etmeden bir de baktım, okyanusun içinde buldum kendimi ve yüzmeyi bana ancak O öğretebilirdi. Bize, hayatı, kendimizi, aydınlığı, bu yolu nasıl yürüyeceğimizi anlatırdı ama ben her şeye direndim, reddettim, ama yüreğimin derinliklerinde bunların hepsinin gerçek ve doğru olduğunu biliyordum.
Ben değişemem dedim ama ısrarla da gittim toplantılara. Zaman geçtikçe içimdeki boşluk azalmaya başladı ve kendimde değişiklikler fark etmeye başladım. Her şey içten, derinden ve gerçek olmaya başladı, gülmek, ağlamak gibi… Olayları farklı bir pencereden görmeye, önyargılardan ve zanlardan uzaklaşmaya başladım. Maskelerimi attım, gerçek ve kendim olmaya çalışıyorum. Korkmuyorum artık fikrimi söylemekten. En önemlisi kendime karşı dürüstüm artık ve kendimi sevmeye başladım. Egomu da emekli olmaya çağırdım. Teslim olduğumu düşünüyorum artık ve daha az direnç gösteriyorum. Hayatı olduğu gibi kabul etmeye başladım tüm tatları ile.
Kendime yolculuk bitmedi, daha gidilecek yol var.
Bir gün sormuştum Usta’ya “Niye direniyoruz? Neden teslim olamıyoruz?” diye. Usta’nın cevabı şöyleydi; “Çünkü, içinde bulunduğunuz duruma alıştınız. Her şey otomatik olarak oluyor, neyin yanlış, neyin doğru olduğunu sorgulamadan yaşıyorsunuz. Aileniz ve tüm habitatınız, size bir doğruyu dikte ettiler ve siz de onu olduğu gibi kabullendiniz. Ama Usta diyor ki: “Senin doğruna dönüşmüş olanla, gerçek çok farklı” ve Usta seni gerçekle yüzleştirdiğinde dünyan alt üst olur. Sen de doğal olarak direnirsin.”
Kendine giden yol kolay değil ama çok zevkli. Aradığım, boşluğumu dolduracak olan, dışarıda değil, kendimde ama ben hep dışarıda aradım. Kendime olan yolculuğumda, henüz eve varmadım, varıp varamayacağımı da bilmiyorum, ama varmak için elimden ne gelirse yapacağım. Vazgeçmek söz konusu bile olamaz. Yürümek zorundayım. Eğer eve, gerçeğe, Tekâmüle varmak istiyorsam, birçok adım var Tekâmüle varmak için. Ben şanslı olanlardanım çünkü gerçek bir Usta ile tanıştım ve benim yolumu aydınlatıp, tüm gereçleri de verdi ki, ilerleyebileyim. Ben kendimden vazgeçtim ama o benden hiç vazgeçmedi. Çok merhametli ve şefkatli. Sarsılmaz gerçeklikle yüzleşmeye hazır olun. Usta, “Saf Aşk”ın ulaşılabilir halidir