Biri bana yol mu dedi! smile

İnsanın hayatı bir yol ise, insan denilen yaşam formu da, diğer yaşam formları da bir yolcudur. Yol nereye mi gidiyor? İnsan tek başına yürüdüğü bu yolda kimi zaman yol ayrımlarına denk gelir, kimi zaman da duraklara. Yol ayrımları aslında karar anlarıdır. Usta’nın dediği gibi, yol biz istesek de istemesek de bitecek. Mesele, bu yolu uykuda mı yoksa uyanmış ve her anını bilinçli bir şekilde yaşayıp da mı bitireceğiz? “Duraklar ne oluyor?” diye sorabilirsiniz. Ben yani Usta’mın deyişi ile Ersin isimli yaşam formu, dünya zamanı ile 38. yılımdayım. Bu zaman dilimi içerisinde durup hayatımı, yaşamımı, inançlarımı, nerede olduğumu, ne amaçla, neler yaptığımı düşündüğüm, sorguladığım, hesaplaştığım çok duraklarım oldu. Yusuf Usta benim son durağım oldu. İnsan bilinçli istemeyi öğrenince, tesadüf gibi görünen şeylerin aslında bir aritmetiği olduğu gerçeğini de bu satırları yazarken fark ediyorum. Usta ile beni ve bu satırları okuyan diğer tüm canların bir araya gelmesinin mutlaka bir hikâyesi vardır. Dediğim gibi tesadüf görünen reaksiyonların neticesinde bir araya gelmemizin, kendimce anlatılacak bir hikayesi yok, fakat kendi farkındalığımın yolculuğunda, Usta’nın kısa zamanda bana çok şeyler kattığı ve katmakta olduğu gerçeği yadsınamaz. Usta ile karşılaşmamızdan önce kafamda bir tek soru vardı; “Yürüdüğüm yol nereye gidiyor?”. Açık yüreklilikle söylemeliyim ki Yusuf Usta ile karşılaşmamızdan önce ömrümün bilinçli bir farkındalıkla yürüdüğümü sandığım kısmının nereye gittiğini, yine bilinçli olarak kendime aslında hiç sormamış olduğumu fark ettim. Yusuf Usta işte bana bu soruyu sormama ve cevabını aramam için harekete geçmeme sebep oldu. Bilmiyorum bu sözü benim için mi yazdı. “Kendini bulana kadar gel-gitlerin olacak tıpkı dalgalar gibi… Dalgaları seyrettiğin özenle kendini seyret o zaman!..” Sonrasında ben kendi sınırsızlıklarımı bilmek ve deneyimlemek adına farkında olmadan fakat bilinçli bir şekilde kendime koymuş olduğum sınırlarımı tek tek kaldırmaya başladım. Kendimi kaybetmeden bulamayacağımı, düşmeden kalkamayacağımı hatırlattı. Açıkçası kendimi yaratmamın, özüme dönmem ile mümkün olacağını gösterdi. Yani bana ” …dalgaları seyrettiğin özenle kendini seyret o zaman!” dedi. Kendimi Yaratma sürecinde farkına vardığım ise sınırlarımın korku kaynaklı olduğunu görmemi sağladı. Evet korku! Yaşamımın, korkularımın kontrolünde yol aldığı gerçeği ile yüzleştim. Geçmişin hafızama yedeklediği olumsuz deneyimlerin, beni, “öğrenilmiş çaresizlik” dediğimiz geleceğin kapısına bırakmış olması, bende doğal bir baraj kapağı etkisi yapmıştı. Bu gerçeklikle yüzleşmem, benim sevgi düzlemine geçişimi hazırladı. Tüm yaşanmışlıklardaki olumsuzlukları, neye ve kime olduğunun önemi olmadan affetmeye, bugün geldiğim noktada gelişimime katkı koyan her canlıya teşekkür etmeye başladım.

Yaşamın bilinçli ve bilinçsizce bana getirdiklerini karşı koymadan kabul etmeye, bunu, kendi özüme ulaşmak adına kullanmaya başladım.

Usta bir keresinde, yapılan bir üniversite araştırma sonuçlarına göre, bir işte usta olabilmek için o işi on bin defa yapmak gerektiği bilgisini aktarmıştı. Bu söyledikleri aklıma geldiğinde şunu sormuştum kendisine: “Usta; usta olabilmek için sevgiyi on bin defa deneyimledin mi? Her an, her olay ve her koşulda?”. Bana verdiği cevabı söylememe gerek var mı? Bu satırları okuyan sizlerde tahmin ediyorsunuzdur. Bu soruyu sorduğumda farkına vardım ki rahatlık makamının rehavetinden dolayı işimize geleni sevmiş, işimize gelmeyeni görmezden gelmişiz. “Önyargılar ve yaşanmışlıklar karşımda iken nasıl olacak?” dediğimde bana; “Öğretilmişliklerin dışına çık ve her gelecek olana hazır ol. O zaman deneyim seni bulur” demişti. Sonrasında bir kitapta okuduğum cümle Usta’yı daha iyi anlamama sebep oldu: “Karanlık diye bir şey yoktur. Karanlık ışığın yoksunluğudur. Kötülük diye bir şey yoktur. Kötülük iyiliğin yoksunluğudur. Korku diye bir şey yoktur. Korku sevginin yoksunluğudur”. Varoluşumuz ışık, iyilik ve sevgi kaynaklı ise, ki ben artık öyle olduğunu düşünüyorum, aksi ile hareket etmek varoluşumuza, yaratılışımıza, yaratan bilince ihanet etmekten öteye gitmiyor ve kendi özümüzün gereğini yapmıyoruz.

Yazımın sonunda Yusuf Usta’ya bana yıllar önce yitirdiğim yalansız ve umarsız kahkahalarımı tekrar hatırlattığı için teşekkür etmek istiyorum. Yazımın Başında “Yol nereye mi gidiyor?” diye sormuştum. Cevabı Usta’mın sözünde buldum:

“İroni: En yüksek mertebe aşktır ve sen ona düşersin! ” DÜŞ-ERSİN.