Bu yolculuk bana, tek başınalığı, tutunacak bir şey ihtiyacının olmamasını, bilinmeyene tevekkül etmeyi ifade ediyor. Her sabah uyandığımda “Bak, Rahman bugünü de yarattı, seni de sağlıklı nefesle uyandırdı. Kalk, katıl sen de yaradılışa. Hangi nasibi uygun gördüyse Allah, bugünü de minnetle kucakla.” dedirten imanı ifade ediyor. Nasibi ifade ediyor, çünkü nasibimmiş ki bu yola çıkabildim, bunun için her gün şükrediyorum. Bir de, her an imtihanda olmayı, sınanmayı ifade ediyor.

Usta’ya sorduğum ilk sorulardan biri “Neden ben bu yoldayım?” olmuştu. Usta’ya hem kızıp hem yanından ayrılamıyordum. Sürekli anlattıklarını dinlemek ve ona sorular sormak istiyordum. Usta cevap verdi; “Çünkü çok açsın, hem de çok açsın”. Öyleydim, hep içimde bir şeyler eksikti. Mevcut olan şartlarda sıkılıyordum. Kafamda sürekli daha ötesi olmalı düşüncesi vardı. Hep bilmediğim bir şeye özlem içindeydim ve içimde farkı şeyler hissediyor fakat bunları kimsenin anlamadığını düşünüyordum.

Bu yolda olmasaydım, ne yaptığıma ve ne yapmadığıma bakacak mıydım? Nasıl yaşadığıma ve yaşamadığıma da?

Geri dönüş mümkün mü? Belki vardır. Bu yolda kendimle yüzleşirken çok da acı çektim.  Ama vazgeçiyorum, eski yaşantıma dönüyorum diyen birini de bilmiyorum. Ben vazgeçmek istemedim. Bu yoldan dönemem, dönmeyi de istemiyorum. Her şeyin zan olduğunu idrak ettikten sonra nereye geri döneceksin ki? Aslında 2 seçenek var; ya devam edersin ya da tortu gibi dibe çökersin. O zaman ne diye çabaladın ki? Neye yaradı o kadar çaba eskiye döneceksen?

Bu yol beni kendimle yüzleştirdi. Yok zannettiğim kibrimi, her şeyin sorumlusunun kendim olduğumu, zanlarımı, hatalarımı, kayıplığımı gösterdi bana. Hiçbir şeyin sahibi olmadığımı idrak ettirdi. Her ne yaşadıysam kabullenmeyi öğretti. Hamam böceğinden iğrenmemeyi, öldürmek yerine daha uygun bir çözüm bulmayı öğretti. Allah’tan korkmamayı, O’na güvenip tevekkül etmeyi öğretti. Mağdur olmadığımı, her ne geldiyse başıma, sorumlusunun kendim olduğunu; kendi seçimlerim ve seçmediklerim, algılarım, tepkilerimin sonucu olduğunu gördüm. Bu durumda, ne kızılacak, ne söylenecek, ne sızlanacak bir şey var. Bunları kattı yol bana, sızlanmamayı, kendime acımamayı…”