Usta’da ilk defa kendimi anlatabildiğimi daha doğrusu, dünya üzerinde kendimi anlatmadan da beni anlayan bir insan olduğuna şahit oldum. Bu çok düşük bir ihtimaldi. Ancak bu gerçekleşti ve o gün başlayan yolculuk tam 6 senedir sürüyor.
Usta anlattıklarımı anladı, anlatamadıklarımı da kendisi söyledi ve ben kendimi ilk defa yabancı biri ile değil, sanki yıllardır beni tanıyan biri ile konuşurken buldum. Bu anlatılmaz bir duyguydu. Hayat boyu süren bir arayış, cevapsız sorularla geçen bu süreç, kendini yeni bir başlangıca, yeni bir yola bırakmıştı artık. Bu olay bende inanılmaz bir güven yarattı ve kendimi, Usta’ya karşı olabildiğince şeffaf olarak sunabilmemi sağladı. Zaten bunun aksi, ona karşı dürüst olmazdı ve yol almamı engelleyen bir durum olurdu.
Usta demek, ona her şeyinle teslim olabilme rahatlığı demekti artık benim için.
Kaçabilecek bir deliğin olmadan, zorunlu bir şeffaflıktı belki de bu ve benim çok hoşuma gidiyordu. Zamanı geldiğinde Usta bana en önemli soruyu sordu. SEN KİMSİN? Tam 6 yıl önceydi. Halen bu sorunun cevabını arıyorum. Bulduğum bir cevap var ancak emin olmak için biraz daha zamanım var sanırım.
Katıldığım toplantılarda zamanla Usta içime işledi. Nereye gitsem ordaydı sanki. Sorduğum sorular artık bir soru değil benimle yaşayan bir canlıya dönüşmüştü. Yavaş yavaş cevaplar yerine oturmaya başlıyordu. Ancak bulduğum cevaplar başka soruları getiriyordu arkasından ve Usta hep burnumun dibindeymiş gibi kulağıma birileri cevap veriyordu sanki. Bu anlatılmaz yaşanır tabii ki!
Sabah gözümü açıyorum Usta, akşam yatıyorum Usta! Halen de öyle devam ediyor hayatım. Usta’yı bir kişi olarak tanımlamıyorum burada. Usta bir yaşam biçimi, bir cevap, bir tamamlayıcıydı artık. Bu, beni kendime kavuşturacak bir aydınlıktı. Usta hep konuşmaları ile vardı hayatımda. Usta hep “Ayrılığa inananlar hiç kavuşmamıştır” derdi. Günden güne anladım ayrılığın olmadığını. Artık ben ve Usta bir olmuştu, hiç kopmuyorduk. Bunu anlamak bunu yaşamaktan geçermiş.
Usta sayesinde şu an dünyayı farklı bir gözle görmeye başladım. Söylemeden geçmek olmaz; Usta’ya çok direndim ama çok keyif aldım yolculuğumuzdan da, hiç usanmadım.
İçimde hep Allah’a yalvarırdım bana bir şey gönder, benimle iletişime geç, bir şey göster diye. Sonra bir gün anladım ki o Usta’ydı. O’na ulaşmak, O’nu anlamak, Usta’nın göstermesi ile oldu. Artık Allah algım değişti Usta sayesinde. Bu bahsettiklerimin herhangi bir din ile hiçbir ilgisi yok. Yaratan’ı bilmek, O’nu deneyimlemek, kim olduğumu, niçin bu dünyaya geldiğimi ve bu yaşadıklarımın benim kaderim olup olmadığını merak ediyordum hep. Eskiden baktığımda bir şeyler görmem gerektiğine inanıyordum artık inanmıyorum baktığımda görmem gerekeni görüyorum. Bu, kendimi ben oldum anlamında görüyorum, ulvi bir insan oldum demek değil, yanlış anlaşılmasın. Eski ile yeni arasındaki farktan bahsediyorum sadece. Birinin gözlerine bakmayı ve orada gerçeği görmeyi öğrendim. Bir domatesin yolculuğunu öğrendim ve tadını fark ettim unuttuğum. Dünyayı kurtarmak isterdim hep. Bu savaşlar, kavgalar, hastalıklar ve açlık bitsin istiyordum. Sadece istiyordum, o kadar! Hiçbir şey yapmıyordum bunun için. Önce kendimi değiştirmem gerekiyordu, bunu öğrenmiştim Usta’yla. O bakan gözlerim artık başka bakmaya başladı. O anlayan, zaman zaman anlamayan beynim, başka bir algı boyutundan anlamaya başladı. Kafamdaki soruların cevapları vardı artık. Sorularla meşgul beynim artık daha rahat düşünüyor hatta gereksiz düşünmüyordu. Bu inanılmaz bir sıçrama oldu benim gibi bir kişi için. Bu sayede hasta olmaktan kurtuldum belki de.
Eskiden yani Usta hayatımda değilken doğru ve yanlış konusunu çok düşünürdüm. Usta sayesinde içimdeki sesin doğru cevap olduğu konusunda aynı fikri savunan birinin varlığına şahit oldum. Doğru ve yanlış yoktu artık.
Sonuç olarak Usta, artık benim ölene kadar yanımda. O yanımda olmasa da benim gözlerimde, dilimde, çevremde artık. Bu anlatılmaz yaşanır. Bir gün Usta sordu; “Bu toplantılar başladıktan sonra ne değişti?” diye. Ben “Daha sen oldum” demiştim. Bir sonraki toplantı yine sordu; “Cevabı değişen var mı?” diye. Ben yine ayni cevabı vermiştim. Sonra Usta, “Cevabı değişmeyen varsa o kötü. Demek bir gelişme yok” dedi. Ancak, benim “Daha sen oldum” dememin sonu yoktu. Oradaki “Sen” çok genel ve sonsuz bir cevaptı. Bu beni Yaratan’a kadar ulaştıran bir cevaptı. Buradaki “Sen” sadece Usta’ya özel değil, o geçen tüm 6 yılda aldığım cevaplardı benim dönüşmeye başladığım. Bu değişim, her geçen gün “Daha” oluyordu, ta ki, “Daha Sen”in “Daha”sı bitip “Sen” kalana kadar.