Hayatınızın birçok döneminde yalnız olduğunuzu hissettiniz. Kim olursanız olun, hayatınızda en az on kere bu acıyı tadıyorsunuz.
Bu yazıda sizin gerçeklik olarak tanımladığınız bir başka illüzyonu göstermeye çalışacağım. Bunun için önce iki olguyu açıklığa kavuşturmamız gerekiyor.
Bunlardan biri tek başına olmak, öbürü ise yalnız olmak.
Tek başına olmakla yalnız olmak arasındaki farkı anlayabiliyor musunuz?
Tek başına olmak sizin hayatınızda yüzleşmek durumunda olduğunuz temel hedeflerden biridir.
Yukarıdaki cümleyi söylerken sizin bu fikre karşı çıkışlarınızı duyar gibiyim, fakat kendinizi dikkatle izlerseniz tekbaşınalık sizin öz davranışlarınızdan biridir.
En iyisi birkaç örnekle bunu açıklamaya çalışayım ki beni daha rahat anlayabilesiniz:
Diyelim ki gerçekten çok kızgınsınız; çevrenizdekilere göstereceğiniz ilk net tepki, “gidin başımdan, beni rahat bırakın” olacaktır.
Diyelim ki gerçekten çok üzgünsünüz; çevrenizdekilere göstereceğiniz ilk net tepki, “gidin başımdan, beni rahat bırakın” olacaktır.
Ya da diyelim ki hayatınızla ilgili çok önemli bir karar alma aşamasındasınız, yine çevrenizdekilere göstereceğiniz ilk net tepki, “gidin başımdan, beni rahat bırakın” olacaktır.
Size yukarıda öz kendiniz olduğunuzda nasıl davrandığınıza ışık tutması amacıyla üç tane basit örnek verdim.
Bir şekilde, tek başına olduğunuzda kendinizi daha rahat hissettiğinizi biliyorsunuz. Tekbaşına olduğunuzda kendi kendinize yeteceğinizi de biliyorsunuz. Çevrenizde size destek çıkmasını isteyeceğiniz birilerine ihtiyaç duymuyorsunuz.
Umarım yukarıda verdiğim örnekler tekbaşınalığın ne olduğunu tanımlamanız konusunda yeterli olacaktır.
Şimdi gelin, işin illüzyon yani yanılsama kısmı olan bölümünü, yani “yalnızlık” olgusunu ele alalım.
Temel ve doğal olarak yalnız olmanız mümkün değildir. Yalnız olduğunuz izlenimine kapılmanız gerçekten yalnız olduğunuz için değil ama egonuz sizi yanlış yönde telkin ettiği içindir.
Peki egonuz neden sizi yanlış yönlendirir sorusunun cevabı çok basittir: “Çünkü yalnız olmadığınız gerçeğinin farkında olduğunuz an egoya gerek kalmayacaktır. Egoya sahip olmanıza gerek kalmayacaktır.
Egonuzu değişik şekillerle beslersiniz. Bu yollardan birisi de acıdır. Acı hissettiğinizde (buradaki bahse konu acı fiziksel değil ruhsal olanı ifade eder) egonuz sizi dilediği gibi yönlendirip, farkındalık hedefinizden uzaklaştıracaktır.
Burada sorulması gereken soru egonuz bunu neden yapıyor değil, siz neden egonuzun bunu yapmasına izin veriyorsunuz?
Kendinize bu soruyu sorduğunuz an rahatsızlık hissetmeye başlayacaksınız…
Kısa bir süre sonra da farkedeceksiniz ki, siz uyanmaktan, ömür boyunca uyumakta olduğunuz düş dünyasından kopmaktan korkmaktasınız. Size ne olacağını bilmiyorsunuz, nasıl hissedeceksiniz, inançlarınız, şüpheleriniz, düşünceleriniz ve sizin sahip olduğunuzu sandığınız her şey yerle bir olabilir ve artık onlara sahip olamayabilirsiniz. Burada sahip olmak için tüm yaşamınızı harcadığınız her şeyden bahsediyorum. Bu korku egonuz tarafından sizi sözde bir illüzyon yaşamında uyur halde tutmak için yaratılmıştır.
Yoksa, hayatınızın hiçbir evresinde yalnız olmadınız ki, çünkü yaşam kaynağından kopmuş olmak imkansızdır. Yaşam kaynağından kopmuş olsaydınız eğer şu an bu yazıyı okuyor olamazdınız. Eğer bu yazıyı okuyorsanız, bu en azından bir çeşit güçle beraber olduğunuzu ifade eder.
Peki bu riski alıp bahsedilen gerçeklerin farkına varmaya değer mi?
Bana değil, kendinize sorun… Tüm yanıtlar sizde zaten.