Adam, “Mesihlerin El Kitabı” isimli kitaptan bir cümleyi hatırlayıverdi…
Çok uzun zamandır anektodlardan oluşan bu kitabı okuyordu. Bu cümleciklerden biri de şuydu: “Gerçek aile fertleri nadiren aynı çatı altında büyür…”
Adam, evine doğru giderken tam da bu cümleyi düşünüyordu. Arkadaşlarıyla yaptığı büyük bir buluşmadan dönüyordu ki, arkadaşlarının çoğunu hayatında ilk defa görüyordu. Özel bir internet grubu içinde sohbetliyorlardı hayatı… Birkaçını tanımakla beraber tüm diğer dostları onun için kelimelerden ibaretti… Hiçbirini fiziksel arenada deneyimlememişti daha önce. Bu kendisi için ilk olduğu gibi onlar için de ilkti. Buluşmuşlar ve sevgilerini paylaşmışlardı uzun saatler boyu. Yediler, içtiler, şarkı söylediler, ağladılar, dans ettiler ve daha neler neler yaptılar hep beraber…
Adam, “Gerçek aile fertleri nadiren aynı çatı altında büyür” cümleciğini düşünüyordu evine doğru giderken.
“Bir çeşit güç var bizi biraraya getirip bu deneyimi yaşatan” diye düşündü adam. “Bu güç, bizi biraraya getiriyor ve aslında ölümsüzlüğümüzü hatırlatıyor ve hissettiriyor… Çünkü böylesi bir deneyim ancak ölümsüzlükle ilişkilendirilebilir. Hiç kimseyi tanımıyor olmadan biraraya gelip tüm varlığını paylaşmak… Hiçbir muhalefet şerhi, korku veya şüphe duymadan… Sadece her yaşam formunu olduğu gibi kabul etmek ve onun varlığıyla coşabilmek… Biraraya gelip sanki tek bir yaşam formuymuşçasına hissedebilmek” diye de mırıldandı kendi kendine…
“Buna paha biçilemez” deyiverdi adam… “Gerçek aile fertleri nadiren aynı çatı altında büyür” demek, mutlak bir kesinlikle doğru bir açıklamaydı….
Doğru bir açıklamaydı çünkü insanın ailesini seçebilmesi söz konusu değildi. Annesini, babasını, kardeşlerini… Fakat, insan arkadaşlarını seçebiliyordu ve bu seçim hakkı kendisine en uygun kişileri seçme olanağı tanıyordu sevgiyi deneyimleyebilmek adına.
Bu, insana ana hedeflerinden biri olan noktalardan birine ulaşma şansını tanıyordu. Neydi bu ana hedef? Tabii ki SAF AŞK… Bu şekilde deneyimleyince tüm zorunluluklar ve beklentiler ortadan kalktığı an, sadece özgür hissedip tüm kainatla bir bütün haline geliyordu insan… Hatta onun bir parçası değil direk kainatın kendisi olabiliyordu.
Daha önce hiçbir şekilde fiziki olarak deneyimlemediğin birini severek kucaklayıp aynı şekilde onun/onların da tam da senin hissettiğin gibi hissettiğini bilmek….
Böyle bir şeyi deneyimlemeye paha biçilemezdi….